Eski Lyon'a Yeni Adet

Herkeslere Selamlar, hayırlı Hello!'ween'ler, hayırlı Toussaint'lar,

      Ha milletin bayramı beni bağlar mı, bağlamaz! Sadece bir- iki küçük ayrıntı vereceğim haklarında, o yüzden böyle bir giriş yaptım. Evvela Halloween'le başlayalım, yani Cadılar Bayramı'yla. Televizyonda gördüğüm istatistiklere göre bir amerikan bayramı olan Halloween fransızları da ırgalamıyormuş, sadece %8'lik küçük bir dilimi. Ama kendi gözlemlerim, kostümleriyle kapımıza gelip, şeker isteyen veletlerden, yapılan Cadılar Bayramı partilerinden durumun hiç de böyle olmadığını gösteriyor. Buradan anlıyoruz ki, istatistiğe ne gerenk var! Yok yok, burası büyük şehir ya ondan öyle oldu; yoksa istatistik bal gibi şeker gibi, diyerek durumu kurtarayım. E bi' yerde mesleğimiz sonuçta.

Bu da bizim komşuların parti yapmadan önceki, aman gürültü yaparsak kusura bakmayın mektubu. Çok şirin değil mi! Yapın ulan avazınız çıktığı kadar bağırın, tepinin. 4. kat mı? Len bu bizim bi' üst... Vazgeçtim, tepinmek yok!
      Toussaint da bir fransız bayramı. Resmi tatil falan ilan edilir. Hatta bizim okul bir haftalık tatile girdi. Yihuu ve bitti; böööö!! 1 Kasımdır Toussaint'ın tarihi de. Ha neye mi karşılık gelir? Kısaca "Ölüler Bayramı" diyeyim, siz anlayın. Anlamadıysanız da, ay yazık Halloweensiz kalmış zavallıcıklar, fransızlıklarına başkasının bayramını kullanmayı yediremeyip, bir bayram icat etmişler, diye düşünmeyin. Bu bayramda ölmüşlerin ruhu şad edilir.

Çiçekler alınır, mezarlıklara gidilir. Öyle şekerler, şakalar falan yok yani.
      Bizim evde öyle yok 14 Temmuzdur, Sevgililer Günüdür, Halloweendir falan pek takılmaz. O yüzden mezarlık olayı da yok. Bir tek Noel ve Paskalya Bayramları'nda kayın validemlerde toplanılır, yenir, içilir eğlenilir.
      Ben de fırsat bu fırsat yapmam gereken işlerimi hallettim. Vizemi gittim aldım, -sadece ve sadece iki saat bekledim, bir mucize- sonunda evimi temizledim, yemek falan bile pişirdim ve yapmam gereken bir kaç acil ve ertelenmiş işimi daha hallettim. Sonunda kafam rahat ders çalışabilirim.

      Esas anlatmak istediğim konu; ise dün akşamki muhteşem gezimiz. Neredeyse bir yıldır burada olmamıza rağmen, şöyle ağız tadıyla gezemediğim Eski Lyon'u (Vieux Lyon) okulca rehberler eşliğinde gezdik. Çok güzeldi.

     Rehberlerden biri cadı kıyafeti giymişti, ambiyans yaratmak için. Diğeri ise televizyonda rastladıkça kaçırmadığım bir programın sunucusu, gazeteci Jean-Luc Chavent.

 Adam resmen Asterix'in torunu. Lütfen tipe bakın!
      Gece karanlığında beş yüz yıllık, yedi yüz yıllık gizli geçitlerden, merdivenlerden, kapılardan, koridorlardan geçmek... Hem de bir cadı eşliğinde... Gerçekten paha biçilemez! Bence daha paha biçilemez olanı yedi yüz yıllık bir bina da öğrenci olarak oturmak. Adamlar içinde yaşıyor yav!

Bu da o şanslı heriflerden biri. Ha her gün o yokuşu bisikletiyle çıkmak zorunda o başka!!

      Bu tahtaların böyle kalması için ise teknikleri; yılın belli bir zamanı üç ay boyunca ağaçları kesmek ve kurutmakmış. Böceklerden neyin korumak içinse, inek kanı sürülüyormuş. O yüzden de bu tahtalar böyle kararmışmış. Ortaçağdan kalmış biz bunu koruyalım falan demiyorlar. Zaten kimsenin de zarar verdiği yok ya! Çok gelmiş herhalde, ne bileyim. Aynı bizdeki gibi yani. 
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/136801/2000_yillik_mozaiklerin_ustunde_ayakkabilariyla_gezdiler.html Şu iki bin yıllık mozaiklerden biraz da bize gönderin, banyoya döşeriz, yakışır!

      Yapımı 400 yıl sürmüş olan Fransa'nın ilk Katedrali Saint Jean Baptiste. Bize anlatılan hikayeye ve gösterdikleri bir resme göre de restorasyon sırasında bina üzerindeki heykellerden bir tanesinde müslüman ve arap olan şantiye şefinin yüzü işlenmiş ve bu oldukça polemiklere sebep olmuş. Bu arada kutsal sayılan binanın dışı değil, içiymiş. Bunu da bu hikaye arasında öğrenmiş oldum.

                              
      Gezimizi burada sonlandırdık. Bu kule zenginlerin zenginliklerini gösterme şekliymiş. İşin ilginci dışarıdan bakınca orada bir kule olduğu anlaşılmıyor. İşin sırrı şurada; Lyonlular zenginliklerini hemen öyle göstermezlermiş. Gizli gizli, içten içten hava atıyorlar yani. Eşe, dosta, misafire. İtalyanlarsa görgüsüzmüş heralde; çünkü onlar hemen belli ederlermiş zenginliklerini. Güzel güzel pencereler falan yaptırırlarmış. Manyak la bu Lyonlular heralde. Hiç bir işe yaramayan, sadece merdivenden oluşan, üstüne üstlük bir de sırf merdiven dışarıda diye on kat fazla para verdiğin ve de kimsenin görmediği kocaman bir kule mi, yoksa güzel, şık pencereler mi? Karar vermem fazla uzun sürmez herhalde!! 

                               
      Bu fantastik turdan sonra da otobüs beklerken orada burada bir iki fotoğraf patlattım, hehhehe!! Bir!

                               
İki! Her kızın Sevgililer Gününde almak isteyeceği türden bir çiçek! Ömür boyu sakladur.

6.11.2014/Lyon

Düzeltme: Toussaint ile Ölüler Bayramı bir değilmiş. La Toussaint; Bütün Azizlerin (Tous Saint) Bayramı Ve La Fete des Morts (Ölüler Bayramı) iki ayrı günmüş. Ölüler Bayramı normalde Azizler Bayramı'ndan bir gün sonraymış; ama Fransa'da artık her ikisi de aynı gün kutlandığı için insanlarda da kavram kargaşası başlamış. Ve işte pek fazla fransızın bile bilmediği bir ayrıntı Parisli Kezban farkıyla!!!

Yorumlar

Popüler Yayınlar