Merhaba Dünya!

      "Merhaba Dünya!" (Hello World!) yazdırmak, bilgisayar programlama dillerinde öğreneceğiniz ilk şeydir. Amacı basit bir yazı yazmak ve prgramlama mantığını anlamaktır. Üniversitedeyken bir ara bu yazılım dillerine, bilgisayar teknolojilerine merak salmıştım. İnternet, ağ, network, IP falan neydi, hack nasıl yapılırdı? Şu an düşündükçe kendime gülüyorum. Sonuç olarak bu konuda pek başarılı olamadım. O kadar harcadığım zamana yazık, valla. Bu kadar millet bu bilişim teknolojileriyle uğraşıyor, dünya bunun üzerine dönmeye başladı. Ben de başka bir şeylerle ilgilenirim, ne var yani.

      Peki "merhaba" gerçekten o kadar basit bir kelime mi, işte orası biraz karışık geldi bu sabah uyandığımda. Kendimi bildim bileli merhaba, demenin çok da gerekli bir şey olmadığını düşünürüm. Her gün aynı şey, merhaba, günaydın, naber, nasılsın, iyiyim sen nasılsın. Soru aynı, cevap aynı, ne gerek var tekrar tekrar. Hele mesajlaşırken bazı gruplarda satırlar boyu "Günaydınlar!" ve ardından başka bir günaydın. Sadece "Günaydın Sayfası" kursaydık! Ben size daha ne diyeyim, gidin daha faydalı işlerle meşgul olun, mesela bir bulaşık fazla yıkayın ya da ne bileyim oynayacağınız süper lotonun sayılarını şimdiden belirleyin. Ama yok illa o günaydın, denecek. İnsanlar ne buluyorlar bu günaydında, bazen anlayamıyorum.

      Fransa'da örneğin -o kadar gelişmiş millet-, günaydın demeden geçemezsin, bir şey soramazsın, boğulsan bir yudum su vermeden önce, günaydın demeni beklerler. Bunun nedenini bu baharda öğrendim. Meğersem anaokuldan  itibaren çocukları şartlıyorlarmış. Anaokulda öğretilen beş önemli şey varmış. Bunlardan bir tanesi de bonjour (günaydın, merhaba), demekmiş. Günaydın, diyerek o kişiyi gördüğünü ve saygı duyduğunu belirtiyormuş. Açıkçası bu şekilde hiç düşünmemiştim. Benim ona saygı duyduğumu bilmesi için selam vermem mi gerekiyormuş yani? Ben selam vermezsem ona saygı duymadığımı düşünecek yani ya da aramızda birşeylerin ters gittiğini, onu yoksaydığımı bile düşünebilirmiş.  Halbuki benim ters bir niyetim yoktu ki, sadece bu işin gerekmediğini düşünmüştüm. Herkes öyle alışmış, alıştırılmış. Anamızdan, babamızdan, öğretmenimizden öyle öğrenmişiz (ya da öğrenememişiz).

      Bilim adamları bu selamlaşma ritüellerini incelemişler ve insanın selamlaşmayı laf olsun, diye icad etmediği sonucuna varmışlar. Selamlaşmak sosyal ilişkileri kolaylaştırıyormuş. Daha rahat iletişim kurabiliyormuşuz. Zaten en zoru da ilk adımı atmak değil mi her zaman!? Al işte sana kafadan avantaj, toplum sana sağlamış bu kolaylığı, sana da kullanması düşüyor. Selamlaşmak, kişileri karşılıklı olarak koruyormuş. Düzenli olarak, karşımızdaki kişiyi saydığımızı gösteriyormuşuz ve onların güvende hissetmelerini sağlıyormuşuz. Onların topluluğumuzdan atılmayacağını, dışlanmayacaklarını, tehdit altında olmadıklarını, kendi egemenliğimiz altına almak istemediğimizi gösteriyormuşuz. Basit bir "Merhaba" ne kadar çok şey demekmiş yahu!?

      Düzenli olarak bir şey yapmak (selam vermek bile olsa) sanırım bana biraz zor geliyor. Ama bu kadar çok mesajı tek bir kerede verebilmek de güzelmiş. İnsanlar bunu bulmak için yüzbin yıllarca çalışmış olmalılar. Belki de o kadar uğraşmamışlardır; çünkü kurtlar kuşlar bile selamlaşıyor. Bi' cik falan, diyorlar en azından. En kötü onlardan görüp yapmışızdır. Yani tüm bunları herkes içgüdüsel olarak biliyor. Şimdi bu kadar şeyi ben biliyorum, onlar bilmiyordur, dersem olmayacak. Ama selam versem, benim onu egemenliğim altına almak istemediğim iletisini almayacak. O da selam verip geçecek. Zaten önemli olan da selamın karşılıklı olması (eşitlik durumu) ve geçmesi. Selam vermeyince geçmiyor; çünkü bir yerlerde bir şeyler bozuluyor, kırılıyor. O yüzden ne kadar biz iyi niyetli olsak da, kimseye hükmetmek gibi bir niyetimiz olmasa da selam vermeliymişiz; çünkü aslında selam vermediğimiz zaman birçok negatif mesaj iletmiş oluyormuşuz.

      Bilgisayarlar bile duyguları olmamalarına rağmen, bu tarz protokolllere sahipler. Aralarında selamlaşıyorlar, tokalaşıyorlar. "High five" yapanını gördüm. İnsanlar da bunları dizayn etmek için bir ton kafa patlatıyorlar, zaman harcıyorlar.

      Selam vermek o kadar zor geliyorsa, başta kendinizi biraz zorlamanızı öneririm. Beyin de kol kaslarımız gibi, çalıştırdığımız tarafı güçleniyor. Dalga geçmiyorum, bilimsel konuşuyorum. Bir konuda zorlanıyorsanız kaçmak yerine, üzerine gitmeniz lazım beyninizin ilgili kısmını güçlendirmek için.

Sonuç: Selam Millet!

Merhaba, bağlaç olan de ayrı yazılır, ulan beni deli etme!

08/11/2017, Lyon




http://www.unige.ch/fapse/SSE/teachers/maulini/publ-0915.pdf

Yorumlar

  1. Selam 🙋 vermek, günaydın diyerek gülümsemek iletişimin ilk adımı. Toparlayıcı yazın beni bu konuda bir daha düşündürdü. Teşekkürler.😍

    YanıtlaSil
  2. ��Selam vermek, gülümseyerek "günaydın"demek, iletişime iyi bir başlangıç. Toparlayıcı yazın için teşekkürler.������

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Hı hı evet! Hımmm...Devam edin lütfen...hımm..

Popüler Yayınlar